Uzman Klinik Psikolog Aslı Kanizi konu hakkında önemli bilgiler verdi.
Akran zorbalığı artık yalnızca okulda veya çevrede güçlü olanın zayıfa uyguladığı bir psikolojik ya da fiziksel şiddet biçimi olmaktan çıkmış; giderek vahşete dönüşen, kontrol edilemeyen bir döngü haline gelmiştir.
Aslında bu şiddet, aile içi dinamiklerde başlar.Çocuk, ilk dünyası olan aile içinde şiddete tanık olduğunda ya da şiddetin normalleştirildiği bir ortamda büyüdüğünde, güç ilişkilerini “baskı kurarak var olma” üzerinden öğrenir.
Şiddet, doğası gereği “güçlü” ve “aciz” rollerini pekiştirir.Çocuğa fiziksel ya da psikolojik üstünlüğün “güç göstergesi” olarak sunulması, bu algıyı kalıcı hale getirir.Böylece çocuk, kendini güçlü hissetmenin yolunu karşısındakini zayıflatmakta bulur.
Bu noktada, adalet duygusunun çocuğa doğru şekilde kazandırılması büyük önem taşır.Çocuk, suç ve ceza kavramlarını yalnızca duyarak değil, sonuçlarını gözlemleyerek öğrenmelidir. Aile sistemi bu konuda en temel modeldir; ancak okul, çevre ve devlet politikaları da aynı adalet anlayışını desteklemelidir.
Günümüzde şiddetin giderek meşrulaştığı bu ortamda, vakaların sayısındaki artış tesadüf değildir.Sosyoekonomik farklılıklar, aile içi iletişim zayıflığı ve ergenlik döneminin saldırganlık eğilimleri, bu tabloyu daha da karmaşık hale getirmektedir.
Bunun yanında dijital dünyada, online zorbalık, şiddet içerikli oyunlar, sosyal medya dışlanmaları ve sanal kimlikler (avatar benlikler) de çocukların saldırganlık eğilimlerini güçlendiren unsurlar arasındadır.
Uzman Klinik Psikolog Aslı Kanizi, ''Tüm bunların karşısında yapılabilecek en etkili şey;çocukları gerçek temasla, yüz yüze etkileşimlerle yeniden buluşturmak,onlara iyi amaçlar ve anlamlar kazandırmak,şiddetsiz bir iletişimin mümkün olduğunu modelleyerek gösterebilmektir.Şiddetin her türüne karşı bilinç, ancak yaşamın her alanında — ailede, okulda, toplumda ve devlet sisteminde — ortak bir duyarlılıkla sağlanabilir.''dedi.
